24 Nisan 2012 Salı

FAHRENHEİT by CHRİSTİAN DİOR





NOTALAR: Sedir, limon, alıç, muskat, lavanta, portakal, bergamot, papatya, karanfil, hanımeli, sandal ağacı, menekşe yaprağı, sedir, yasemin, müge, misk, paçuli, amber, deri, vetiver, tonka fasulyesi

Parfüm yorumlarımın çoğunun Niche parfümler üzerinden yapıyorum. Bir müddet blogum da parfüm sektöründe en çok bilinen ( ana akım) parfümlere yer vermek istiyorum. Nedendir bilmiyorum ana akım parfümlerden ilk yorumu Fahrenheit için yazmak istedim. Benim için özel olduğundan değil, sadece neden bu kadar sevildiğini anlam veremediğim bir parfüm olduğu için. Yani notalar hem bu kadar güzel olsun, parfüm bir o kadar kötü koksun. Seveni de çok sevmeyeni de. Belirtmek isterim ki ben sevmeyen ve bir türlü sevememiş taraftayım.

Bu parfümle ilgili küçük bir hikaye anlatmak istiyorum. Jean Claude Ellena parfüm sektörüne damgasını vurmuş master parfümörlerden biri. Popülerliğinin bu kadar fazla olmadığı yıllarda Dior ile bir parfüm için anlaşma yapıyor. Yapılması gereken parfümle ilgili Ellena'ya fikir veriliyor ve parfümü oluşturmak için Ellena var gücüyle çalışıyor. Verilen fikri bilmediğim için parfüm hakkında yanlış bir bilgi vermek istemiyorum ama Ellena'nın üzerinde uzun süre çalıştığı parfüm çay notası etrafında şekillenen taze, hafif baharatlı bir koku. Ellena bu koku için çay mahzenlerine inip kafasında oluşturduğu parfümü için en doğru çay kokusunu arıyor. Çalışmalarının sonunda parfüm oluşturuluyor ve Christian Dior'a sunuluyor. Christian Dior parfümü çok beğeniyor ve bunu kutlamak için akşam yemeği, kokteyl falan düzenleniyor. Evet herşey buraya kadar çok güzel gidiyor fakat ertesi sabah gelen bir telefon durumu değiştiriyor. Dior'un pazarlama departmanı parfümü fazla sanatsal ve ticari açıdan riskli buluyor. Bu yüzden parfümü reddediyor. Tabi ortada bir rekabetin olduğu kesin ve bu yarışın galibi ise başka bir parfüm oluyor yani günümüzün hala en çok bilinen klasik erkek kokusu Fahrenheit. Tabi Ellena hazırladığı bu güzelim parfümü harcatır mı ? hayır. Üzgündür ve kırılmıştır. Şansını tekrar dener ve parfümünü Yves Saint Laurent'e sunar. Ama maalesef aynı cevabı YSL'den de alır ( bu noktadan sonra umudu kalmamıştır diye düşünüyorum ) Ardından bir gün Bvlgari Ellena'yı arar ve kendisiyle görüşmek istediğini söyler. Bvlgari o zamanlar bir mücevher markasıdır ve butiklerinde ortam kokulandırması konusunda Ellena'dan yardım istemektedir. Ellena'da elindeki parfümü Bvlgari'ye sunar. Bvlgari kokuyu çok sever ve parfüm butikte sınırlı miktarda, oldukça pahalıya satılan bir parfüm olarak yer alır. Ardından parfümün hayranları gittikçe artar ve Bvlgari parfüm işini büyüterek bu parfümü Eau Parfumee au The Vert ismiyle pazarlamaya başlar. İyi ki pazarlamış diyorum. Bu güzelim parfümü birkaç kez dene şansım oldu ve her denediğimde hayran kadım. 

Fahrenheit'e gelirsek, bu parfümü sevmememin bir diğer nedeni de bu hikayedir. Kokusuna da ayrı tahammül edemediğimi söylemek istiyorum. Biliyorum birçok hayranı var ve gözümle birçok kez satıldığına şahit oldum. Şöyle dengeli, böyle dengesiz demeyeceğim. Sadece ne olur artık bu parfüme gösterdiğiniz istikrarı başka daha güzel parfümlere gösterin.

(Yukarıda ki hikaye Vedat OZAN'ın ' KOKU' isimli radyo programından alıntıdır )

1 yorum:

  1. Fahrenheit'i seven kadar sevmeyen olduğu da zaten aşikâr ama bence biraz haksızlık etmişsiniz kokuya. Şahsen kokladığım yüzlerce parfüm arasında en iyi bulduğum kokulardandır. Bakın kişisel zevkten ayrı bir şekilde, sadece harmanın kalitesi ve esansların doğallığından bahsediyorum. Herkes beğenmeyebilir ama kalitesi çok iyi bence.

    YanıtlaSil